İnsanın vücudu bir kürsüdür; zeka cevherinin mahfazası olan başı, üzerinde taşımak için kurulmuş bir kürsü!
Çünkü esas zekadır...
Zeka hakkında...
Muharebe meydanında 1. Kolordu Kumandanı ve Güney Ordusu Kumandanı General Trikopis'in eşyası arasında ganimet alınan kılıcını zatıalii biraderanelerine takdim ediyorum, Efendim.
General Trikopis, 26 -30 Ağustos tarihleri arasındaki Türk Taarruzu sırasında İzmir’e doğru çekilirken Murat Dağı yakınlarında Çalköy’de, maiyetiyle birlikte 2 Eylül 1922’de esir düştü.
Batı Cephesi kumandanı İsmet Paşa anılarında şöyle anlatır:
Esirler arasında Yunan Kolordusu kumandanı General Trikopis, 2. Kolordu Kumandanı General Diyenis ile yüksek rütbeli birçok kumandan da vardı. Generalleri bana getirdiler. Gayet yorgun bir haldeydiler. Dudakları şişmiş, çay ikram ettim, beraber çay içelim dedim. Çay içecek halleri yoktu, içemiyorlardı. Kendilerine arkadaşça, iyi muamele ettik. Hep beraber oturduk, muharebeden bahsettik. Kendilerinin iyi muharebe ettiklerini, talihin yaver olmadığını söyledim. Arkadaşça konuşalım dedim. Muharebenin başından beri, buraya gelinceye kadar, düşmanın muhtemel hareketlerine dair zihnimden geçen ve yapmasını tahmin ettiğim teşebbüsleri birer birer Trikopis’e anlattım. Trikopis ve Diyenis ile muharebe safahatını uzun uzadıya konuştuk, münakaşa ettik. …Konuşmalarımız bitince palaskamı, kılıcımı taktım. Kendilerine, sizi resmi vaziyetimle başkumandana takdim edeceğim dedim. Onları aldım, başkumandanın huzuruna götürdüm. Atatürk çok âlicenap davrandı. Onlarla konuştu, teselli etti. Kendileri çok mütehassıs oldular.
Anlatılanlara göre Atatürk, çok üzgün olan ve intihar etme isteğindeki Trikopis'i teselli etmeye çalışır:
Üzülmeyin general, siz görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte mağlup olmak da vardır. Napolyon da vaktiyle esir olmuştu. Size karşı büyük hürmet besliyoruz. Burada misafirimizsiniz. Buyurun istirahat edin, yakında her şey düzelecektir…
İbrahim Çallı, Mustafa Kemal'in Trikopis'in kılıcını teslim aldığı anı bir temsili bir tabloyla ölümsüzleştirir.
Atatürk, kılıcı TBMM Milli Müdafaa vekili Kazım Özalp'a hediye eder. Kazım Özalp ise kılıcı Harbiye'de bulunan Askeri müzeye bağışlar.
Savaşta yağan mermi yağmuru, o yağmurdan korkmayanları, korkanlardan daha az ıslatır.
Derhal bildim ki, bana içten sevgilerini haykıranlar, yarım asırdan beri büyük Türk ulusunun tam anlamıyla millet olmasına çalışan, onunla en modern bir Türk devleti kurmak için insanlık fedakarlıklarının hiçbirini kendilerinden esirgemeyen, kültür, idare, intizam, devlet anlamlarını en son ilmi anlayışlara göre billurlaştırmaya çalışmış ve çalışan yüksek arkadaşlarımdır.
Atatürk'ün İsmet İnönü'ye gönderdiği telgraf.
Mülkiyenin kuruluş yıldönümünün kutlanmasıyla ilgili yazılan telgrafta Atatürk "Bunlar kimlerdir?" diye sorduktan sonra bu sözleri yazıyor.
Uysal bir halk kitlesi, Doğu geleneklerine bağlı kalmışsa, yanlış ve köstekleyici alışkanlıklar sonunda birtakım kuvvetlerin tekelci vesayeti altına sürüklenebiliyorsa, bu kitle adına, milli iradeyi temsil eden aydınlar harekete geçerler.
Kitleyi çağdaş bir düzene kavuşturmak için, geri düzenle, batıl itikatlarla, hurafelerle savaşırlar. Devrim yaparlar. Geri düzeni değiştirirler.
Bunun için halk iradesine başvurulmaz.
Atatürk'ün "devrimcilik" anlayışı