Hayat, herhangi bir tabiat dışı etkenin müdahalesi olmaksızın dünya üzerinde tabii ve zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesidir.
Hayat sıcak, güneşli, sığ bataklıkta başladı. Oradan sahillere ve denizlere yayıldı; denizlerden tekrar karalara geçti.
İlk hayvan denizlerde balık ve karalarda muhtelif kemikli mahluklar oldu; bunlar muhtelif uzun devirlerde şekilden şekile girerek geliştiler.
Hayatın başlangıcı hakkında...
Atatürk'ün tarih notlarından
Arazi müsait olmadığından hayvanları bırakarak yaya olarak Conkbayırı'na vardık. Bu sırada Conkbayırı'nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden Conkbayırı'na doğru 27. Alaydan sahilin gözetlenmesi ve kollanması göreviyle oralarda bulunan bir müfrezenin erlerinin Conkbayırı'na doğru kaçmakta olduklarını gördüm.
Bizzat bu erlerin önüne çıkarak "Niçin kaçıyorsunuz?" dedim.
"Efendim düşman!" dediler.
"Nerede?" dedim.
"İşte!" diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Hakikaten düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklamış ve tam bir serbestlikle ileri doğru yürüyordu. O zaman bu kaçan erlere bağırarak "Düşmandan kaçılmaz" dedim.
"Cephanemiz kalmadı" dediler.
"Cephaneniz yoksa süngünüz var" dedim. Ve bağırarak süngü taktırdım ve yere yatırdım.
Ordumuz bildiğiniz gibi kuvvetli ve azimlidir. Hatta sabırsızdır.
Zatıalinizden kahramanca bir hareket ve onun kuvvetle muhtemel olan neticesini beklerim.
Atatürk, Lozan'da bulunan İsmet Paşa'ya "kibarca" sakın geri pas yapma İsmet, arkanda ben varım diyor.
Bu telgraftan 20 gün sonra İtilaf Devletleri anlaşmaya razı oldu.
Arazisi ziraata müsait olmadığından ticaret ve çay, portakal, mandalina, fındık gibi mahsulleri geliştirmek icap ediyor.
Bilhassa Rize-Erzurum karayolunun inşası bu mıntıkaya daha geniş faaliyet sahası ve refah temin edecektir.
Atatürk'ün Rize seyahati sonrasında başbakan İsmet Paşa'ya gönderdiği telgraftan.
Biliyorsunuz, ben Makedonyalıyım. Selanik'te çocukluğumdan beri milletinizin çocuklarıyla tanıştım, dostluk ettim. Onlardan da aynı karşılığı gördüm ve şunu da sezdim ki, her iki milletin çocuklarında birbirlerine karşı daha fazla ve daha özel mahiyette bir yakınlık ve sokulganlık vardır.
Demek istiyorum ki, daha o yaşlardan beri milletinize muhabbetim vardır. Bu tabii eğilime bakarak her iki milletin daima birbirine yakın dost olmasını ve öyle kalmasını daha gençliğimden düşünmüştüm.
Daha sonra hadiselerin zorlaması dolayısıyla ayrı ayrı saflarda bulunduğumuz zamanlarda dahi, fırsat çıktıkça temas ettiğim subaylarınıza, bu ayrılığın geçici olduğunu, esasta, dikkatle bakılacak olursa bu iki milletin birbirine dost olması her ikisinin de büyük ve hayati menfaatları gereği bulunduğunu, zamanla bu hakikatin anlaşılacağını ve bu dostluğun kurulacağını ve daima buna çalışmanın uygun olacağını söylemişimdir.
Atatürk'ün Yunanistan elçisi Metaksas'la yaptığı görüşmede söyledikleri.