Halk Partisi, memleket ve millet her türlü dayanaktan mahrum bırakılarak felakete atıldığı uğursuz zamanda bütün milleti kadrosu içine alarak kuvvet ve kudret yapan, harici düşmanları kovan, dahili düşmanları imha eden, halka hürriyet ve hakimiyet temin eden mukaddes bir cemiyettir.
Halk Partisi, hiçbir safsataya iltifat etmeyerek Türk Cumhuriyeti'ni kuran inkılapçı bir ruhun bütün millette kendisini gösteren örgütlenişidir.
Halk Partisi, Türkiye'yi medeni aleme sokan ve orada yükseltmeyi taahhüt eden azimkar bir partidir.
Atatürk'ün Trabzon CHP yemeğinde yaptığı konuşmadan
Türkiye'nin hakiki sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür.
Hakikaten yedi asırdan beri cihanın muhtelif taraflarına sevk ederek, kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna karşılık daima hakaret ve aşağılama ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakarlık ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık, cabbarlıkla uşak menzilesine indirmek istediğimiz bu asli sahibin huzurunda bugün büyük bir hicap ve ihtiramla hakiki vaziyetimizi alalım.
Atatürk'ün TBMM açılışında köylüler hakkında söylediklerinden...
Ülkesine zulmeden yabancı müstebitleri kovarak ülkesinin bağımsızlığını kazanan, en başta gelen asri hürriyet öncüsü büyük George Washington, misal olarak bana ilham veren ve beni en derinden etkileyen zattır.
Atatürk'ün The New York Herald gazetesine verdiği röportaj
Elim kalem tutmaya, beynim fikir yürütmeye başladığı günden daha lise sıralarında bulunduğum zamandan beridir ki gönlümde hayatımın akışını kaydetmek için bir arzu duyarım.
Birçok defalar, cep defterlerimin boş yapraklarını hayatımın bölümlerinin bazılarıyla doldurdum. Asıl maksadım, ömrümün gerçek akışını yazmak iken, her nedense o yapraklarda, fazlaca duygusallık ve hayallere kapılmıştım.
Bunun için o karışık yapraklara rağbet etmedim. Onları karışıklıktan kurtarıp saklamak istemedim. Çünkü çok abartılı idiler.
Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şereflı bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir.
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık olamaz.
