İstila fikri ile açılmış olan Cihan Harbi'ni sona erdiren galipler, teklif ettikleri barış şartları ile ana topraklarımızı, bağımsızlık ve hürriyetimizi elimizden almaya, asırlardan beri İslam'ın ve Türklüğün fedakar muhafızı olan milletimizi esir derekesine indirmeye kalkıştılar.
İki senedir Rumeli ve Anadolu'da görülen hareketlerimiz, bu gaddarane tecavüze tepkiden, her mevcudun yaratılıştan sahip olduğu nefsi müdafaa hakkının kullanılmasından başka bir şey değildir.
Atatürk'ün Azerbaycan elçisi İbrahim Abilof'a yaptığı konuşmadan.
Amele ve işçilerin hayat ve hakları ve menfaatleri çiftçiler ve diğer vatandaşlar gibi aynı derecede önemli görülerek icapları nazarı dikkatte tutulur.
Buna karşılık Türk amelesinin milletlerarası fikirlerden uzak milliyetperverliğe bağlılıkları esastır.
İşçi hakları hakkında
Atatürk'ün 26 Ocak-2 Mart 1931 tarihleri arasında yaptığı yurtiçi gezisinden notları.
Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye'de çağdaş, dolayısıyla Batılı bir hükümet vücuda getirmektir.
Medeniyete girmeyi arzu edip de, Batı'ya yönelmemiş millet hangisidir?
Bir istikamette yürümek azminde olan ve hareketinin ayağında bağlı zincirlerle müşküle sokulduğunu gören insan ne yapar? Zincirleri kırar, yürür.
Atatürk'ün Fransız gazeteci Maurice Pernot'a verdiği röportajdan
Milli hükümetimiz kahraman ordularımızın yiğitlik meydanlarında kazandığı üstünlüğün meyvesini Lozan Konferansı'nda aldı.
Yeni Türkiye Devleti'nin başarılı hükümeti önce yaptıklarıyla kendisini tanıttı, sonra bütün dünyada bağımsız ve bilinen adıyla varlığını ilan etti.
Türk tarihinde Türk Cumhuriyeti devrini açtı.
Lozan Konferansı'na delegelerimiz gitti. Konferans devam ediyor. İnşallah arzu ettiğimiz neticeyi alacağız.
Gerçi düşmanlarımız çok çetindir. Memleketimizi bir sömürge haline getirmeye uğraşıyorlar.
Fakat bu defaki delege heyetimiz her vakit karşılarına çıkanlar gibi değildir. Neticeyi emniyetle bekleyelim.
Bu hususta hayatımıza kastetmekte inat edilecek olursa ordularımız hukukumuzu müdafaaya daima hazırdır.
