Medeni hukukta, aile hukukunda takip edeceğimiz yol ancak medeniyet yolu olacaktır.
Hukukta idare-i maslahat ve hurafelere bağlılık, milletleri uyanmaktan men eden en ağır bir kabustur.
Türk milleti, üzerinde kabus bulunduramaz!
TBMM 2. Devre, 2. Toplanma Yılı açılış konuşması.
Profesör, Türkler ve Macarlar iki kardeş millettir. Dilleriyle, kültürleriyle, kökenleriyle iki kardeş millet. Fakat bu iki kardeş millet ne yaptı? İki kardeş millet gibi mi, kendi yüksek milli gayelerini ve büyük geleceği düşünen ve gören iki olgun kardeş millet gibi mi hareket etti?
Hayır, ne yazık ki hayır.
Biz Türkler, ilayi kelimetullah diye, bir fedai gibi İslam aleminin önüne geçtik, siz Macarlar ruhullah diye yine bir fedai gibi Hristiyan dünyasının önüne düştünüz ve asırlarca birbirimizi kırdık ve karşılıklı kırıştık, değil mi?
Fakat ne için? Hangi büyük maksat, hangi milli gaye, hangi yüksek gelecek için? Ve kimin için? Kimin hesabına?
Böyle yapacağımıza, eğer gurur ve ihtirasa, boş davalara, manasız, hayalperest emellere ve başkalarının maksatlarına kapılmayıp da iki kardeş millet el ele barış içinde birleşseydik, hem kendi milletlerimizin, hem de bütün insanlığın refah ve saadetine hizmet etmez miydik?
Atatürk'ün 1932 yılında düzenlenen Türk Tarih Kongresi'ne davet ettiği Macar aydını ve Türk-Macar Derneği Başkanı Prof. Zayti Ferenç'e bir akşam yemeğinde söyledikleri
Ah Salih, Allah bilir, hayatımın bugününe kadar orduya faydalı bir uzuv olabilmekten başka vicdani bir emel edinmedim.
Çünkü vatanın muhafazası, milletin saadeti için her şeyden evvel ordumuzun o eski Türk ordusu olduğunu dünyaya bir daha ispat lüzumuna çoktan inanmıştım.
Bu kanaate ait emellerimin şiddeti, ihtimal beni çok fazla aşırı göstermişti. Fakat zaman, saf ve nezih dimağlardan doğan fikri hakikatleri -kabulünden çekinilse de- tatbik ettirir.
Türk milleti her gün yeniden yeniye ve çok dikkatle incelenmeye değeri olan bir cevherdir.
Bugün başları yüksekte, alınları hürriyet ve medeniyet güneşiyle parlayan Türk milletinin, onun kıymet ve ehemmiyetini görmek istemeyenlere yakın bir gelecekte hakikati ret ve inkar edilemez bir tarzda itiraf ettireceğine asla şüphe edilmesin.
Ve bütün cihan bilmelidir ki, Türk milleti artık mazinin bin türlü fenalıkları eseri olarak beyninde yer tutan pası tamamen silmiştir.
Gözleri önünde her gün biraz daha fazla toplanmak istenen bulutları katiyen dağıtmıştır.
Atatürk'ün Balıkesir halkına yaptığı konuşmadan.
Ben Almanların bu savaşta muzaffer olacaklarına katiyen emin değilim. Gerçi bir şimşek hızıyla demir kaleler devirip çiğneyerek Paris üzerine yürümektedirler.
Fakat Ruslar da Karpatlar'a dayanmışlar ve Almanların müttefiki olan Avusturyalılara baskı yapmaktadırlar. Bu nedenle Almanlar bir kısım kuvvet ayırarak Avusturyalılara yardım etmek mecburiyetinde kalacaklardır.
Bu defa Fransızlar kendi karşılarında bulunan Almanların kuvvet ayırdığını görerek karşı taaruza geçecekler ve Almanlara baskı yapacaklardır.
Kendilerinin sıkıştırıldığını gören Almanlar, bu defa da Avusturyalılara gönderdikleri kuvvetleri çağırmak mecburiyeti karşısında bulunacaklardır ki, bu şekilde zikzakvari hareket edecek olan bir ordunun akıbeti pek feci ve vahim olacağından, ben bu harbin neticesinden emin olamıyorum.
Atatürk'ün Salih Bozok'a mektubu (1914'ün son günlerinde yazılmıştır).
