Bugünkü Polis Genel Müdürü, düşmüş olan millet haini kabinenin ve adamlarının yegane koruyucusudur.
Bu zat, muhaliflere, yani millet düşmanı olanlara bugün bir sığınak ve dayanak teşkil etmektedir.
Atatürk'ün Harbiye Nazırı Cemal Paşa'ya yolladığı telgraftan...
Burada adı geçen Polis Genel Müdürü Nurettin Bey, Damat Ferit Hükümeti tarafından 31 Mart 1919 tarihinde göreve getirilmişti ve görevi süresince Millî Mücadele’ye karşı çıkmış, aynı zamanda İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin de koruyuculuğunu yapmıştı.
23 Temmuz 1919 tarihinde siyasi partilerle, cemiyetler ve üniversite öğrencileri Sultanahmet Meydanı’nda Atatürk ve Kuva-i Milliye düşmanı Damat Ferit aleyhine bir protesto mitingi yapmak istemişlerdi.
Ancak, Nurettin Bey’in emriyle polisler toplanan kalabalığı döverek dağıtmıştı.
Türk polisinin büyük bir kısmı Millî Mücadele saflarında yer alırken göreceli olarak azınlık bir kısmı bu mücadeleye karşı çıktı. Nurettin Bey de onlardan biriydi.
Onun gibi hainlere rağmen Türk Polisi’nin Millî Mücadele’de fedakârca bir mücadele sergilediği, ülkenin kurtuluşu için elinden gelen gayreti gösterdiği ve gerektiğinde canını feda etmekten çekinmediği görülmekte.
Bilhassa İstanbul Polisi, Millî Mücadele’nin ihtiyaç duyduğu silah ve mühimmat ile İstanbul’un işgalinden sonra vatanseverlerin Anadolu’ya kaçırılması için çok büyük gayret gösterdiler.
Ülkenin kurtuluşu için mücadele veren bütün cemiyet ve derneklere üye oldular ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin emirlerini yerine getirdiler.
Yalnız mevcut teşkilatlara katılmakla kalmayıp birçok yerde direnişin bizzat örgütleyicisi oldular ve halkı Millî Mücadele’ye katılmaları için cesaretlendirerek onlara önderlik ettiler.
Askeri doktorlar, yalnız şehirlerdeki büyük hastanelerin koğuşlarında değil, muharebe meydanında da vazife yapmakla mükellef olduklarını bilmeli ve ona göre gerekli hususları barış zamanında öğrenmiş bulunmalıdır.
Atatürk'ün Makedonya'da yapılan bir kurmay seyahatinin ardından "Ali Rıza Paşa" adına kaleme aldığı genel eleştiri yazısı.
Talih bana öyle elverişli şartlar hazırlamış ki ne kadar bahtiyarlık duyduğumu anlatamam.
Harbiye Nezareti'nden çıkarken heyecandan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum.
Kafes açılmış, önümde geniş bir alem, kanatlarımı çırparak uçmaya hazırlanmış bir kuş gibiydim.
Atatürk'ün 30 Nisan 1919'da 9. Ordu müfettişi olarak atanması hakkında sonradan söyledikleri.
İstanbul hükümeti Mustafa Kemal'i Anadolu'ya sürmeye karar vermişti. Harbiye Nazırı Şakir Paşa birgün kendisini çağırdı ve ona bir dosya uzattı.
Dosya'da Samsun civarında Türk çetelerinin Rum köylerine saldırdığı ve İngizlilerin bundan rahatsızlık duyduğu açıklanıyor ve Osmanlı'dan bu duruma engel olması isteniyordu. Mustafa Kemal'in bir diğer görevi de Anadolu'daki bir takım milli teşkilatlanmaları ortadan kaldırmaktı.
Atatürk de bunun için Samsun'a gidecekti.
Ama Atatürk özellikle yetki istiyordu. Genelkurmay 2. başkanı Diyarbakırlı Kazım Paşa'ya (Kazım İnanç) Samsun'dan başlayarak bütün doğu vilayetlerinde bulunan kuvvetlerin komutasını ve bağlı illerin valilerini emri altına alabilme yetkisi istedi.
Kazım Paşa Atatürk'ün yüzüne baktı ve "Bir şey mi yapacaksın?" diye sordu.
Atatürk cevap verdi: "Evet bir şey yapacağım. Bu maddeler olsa da olmasa da yapacağım"
Böyle milletten nasıl ayrılırsın! Bu eski püskülerin içinde perişan gördüğün insanlar yok mu? Onlarda öyle yürek, öyle cevher vardır ki, olmaz şey!
Çanakkale'yi kurtaran bunlardır. Kafkas'ta, Galiçya'da, şurda burda aslan gibi çarpışan, mahrumiyete aldırmayan bunlardır.
Şimdi bu adamcağızların seviyesini toplumsal olarak yükseltmek, herhangi bir hükümetçilik mevki hırsından daha iyi değil midir?
Atatürk'ün, Ruşen Eşref Ünaydın'la konuşmasından
Milli yurdumuzun her köşesi azizdir. Fakat hatıraların çok olduğu yerde kalp her yerden fazla hassas olur.
Bursa'ya girerken içimde çok mesut heyecanlar duydum. Bursa halkı bana bütün ömrümde unutamayacağım samimi ve coşkun bir kabul gösterdi.
O gün kuvvetle dokunulmuş bir tel gibi baştan başa titreme halinde olan millettaşlarımın hakkımda gösterdiği şükrana daha tamamıyla hak kazanamadığıma eminim.
Atatürk'ün Bursa'da yayımlanan "Millet Yolu" gazetesine verdiği röportajdan
