Merkezi hükümetin takip ettiği gerici gidiş ve son zamanlarda aldığı mutlakiyet konumu mevcut endişe ve heyecanı şiddetlendirmeye sebep olduğu gibi, mebusan seçimlerinin icrasında ihmalkarane hareketi, barışın aleyhimizde olan bütün icaplarını kabul ve millete bir emrivaki tarzında takdim edeceğini göstermekte ve şu halde Sulh Konferansı'na verdiği nota icabınca Toros'un ötesindeki vilayetlerimizin kaybı ve Aydın vilayetinde kabul ettiği sınırın batı sahil kısımları ve memleketin muhtelif işgal edilmiş topraklarının maazallah kaybedilmek tehlikesi bütün çıplaklığıyla hissedilmekte olduğundan Meclisi Mebusan'ın seçilmesiyle, milletin, mukaddes haklarını kullanmasına ve irade ve kudretini göstermeye meydan kalmadan böyle bir tehlikeli vaziyet karşısında tedbirler almak ve hakları müdafaa eylemek ve keza halkı silahlandırmak ve yekdiğeri aleyhinde kıyam ve kıtale teşvik alçakça cinayetine teşebbüs ettiği elde edilmiş olan belgelerle reddedilemez bir şekilde tahakkuk eden merkezi hükümet ile her türlü tedbirlere rağmen mevkiini muhafaza ettiği müddetçe münasebetler kesilmekle, şayet bu müddet ve şu hal devam edecek olursa, memleketin idaresi ve aynı zamanda hasıl olması muhtemel yeni vaziyetlere karşı, milletin mukadderatının kararlaştırılması ve tespiti için bir genel kongrenin fevkalade olarak yapılmasına ihtiyaç hasıl olması muhtemeldir.
Atatürk'ün, Sivas'tayken Erzurum Kongresi'ne davet için yazdığı metin.
Büyük Amerikan milletine:
Siz zulüm ve istibdadı kendi vatanınızdan uzaklaştırdınız. Siz uzun ve kanlı bir mücadeleden sonra kendi hürriyet ve bağımsızlığınızı elde ederek, halk hakimiyetine dayalı demokratik bir devlet ve kuvvetli bir medeniyet tesis ettiniz.
Bugün yerkürenin diğer tarafında bir millet var ki, o da aynı hürriyet, aynı bağımsızlık ve aynı demokrasi uğrunda mücadele ediyor, kan döküyor.
Hürriyet ve bağımsızlık uğrunda harp eden ve tıpkı sizler gibi dünyada ilerleme ve adalet etkeni olmak için samimi bir surette mücadelede bulunan Türk halkına kalbinizi açık bulundurunuz.
Atatürk'ün Amerikan "The New York Herald" gazetesi muhabirine verdiği demeçten.
Hakikatte, içinde bulunduğumuz tarihte, Osmanlı devletinin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu.
Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı.
Son mesele, bunun da taksimini teminle uğraşılmaktan ibaretti.
Osmanlı devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet, bunlar hepsi anlamı kalmamış birtakım manasız sözlerden ibaretti.
Güney vilayetlerinizin uğradığı felaket sebebiyle İtalyan halkının yasına Türk halkı tamamen katılmaktadır.
Milletimizin hislerine tercüman olarak. Türkiye Milli Meclisi 30 Eylül 1920 celsesinde, zarar gören bölgelerin çabuk kurtarılması için temennilerini sunmaya karar verdi.
Meclis'imizin hislerine kendi üzüntülerimi ve temennilerimi de ekleyerek derin saygılarımı sunarım, Sayın Başkan.
Atatürk'ün 7 Eylül 1920 Garfagnana Depremi nedeniyle İtalya başkanına gönderdiği mesaj.
Şimdi bu çok ilginç, çünkü o tarihte İtalya, Türkiye'yi işgal etmişti. Yani düşmanımızdı. Ama Atatürk yine de böyle bir telgrafı yolladı.
Bunun temel nedeni ortak düşmanın Yunanlılar olmasaydı.
İtalyanlar Antalya, Konya, Menteşe bölgesi, Fethiye, Bodrum, Marmaris ve Kuşadası'nı işgal etti. Sonra Söke, Afyon, Akşehir ve Çine'ye yöneldiler. Sonra ise Burdur ve İsparta işgal edildi.
Isparta’da İtalyan işgaline karşı ciddi bir tepki ortaya çıktı. İşgale karşı miting tertip edildi. Halkın tepkisi konusunda hassas olan İtalyanlar buradan vazgeçerek, tüm güçlerini Burdur’a yöneltti.
1. Dünya Savaşından sonra Anadolu’daki Fransız, Ermeni ve Yunan işgallerine karşı ciddi bir halk direnişi olmuşken, İtalyan işgallerine karşı bölge halkından ciddi bir karşı koyma gerçekleşmemiştir. Bunun sebeplerinden birisi İtalyanların halka çok iyi davranıp kalplerini kazanmaya çalışmasıdır. Hastane açıp bölge halkını tedavi ediyorlar, köylülere işlerinde yardım ediyorlardı. İtalyanların işgal ettiği yerlerde halka iyi davranılması ciddi bir direnişin çıkmamasının en önemli sebeplerinden birisidir.
Damar Arıkoğlu anılarında "Hiçbir şeye karışmamışlar, ellerinden geldiği kadar halka hoş görünmeye çalışmışlardı. Konya'da Mevlevilere gerekli saygıyı göstermeye özen göstermişlerdi. Ülkeye zarar verecek ve halkı üzecek hiçbir harekette bulunmadılar" diye anlatır.
Burdur'da bir dispanser açıp halkı ücretsiz tedavi etmeye başladılar ve çocuklara İtalyan çikolataları hediye edip halkı kendi yanlarına çekmeye çalıştılar.
Bir diğer önemli sebep bölge halkı açısından İtalyanların Yunan işgallerine karşı bir nevi kalkan görevi görmesidir. Yunanlar, İtalyanlarla hemen hemen aynı dönemde İzmir ve çevresini işgal ederek, Ege’nin iç bölgelerine doğru ilerlemeye başlamışlardı. Yunan askerleri halka kötü muamele ediyorlardı. İtalyanların işgal ettiği bölgelere Yunan askerleri girmediği için, bu durum halk açısından Yunan işgalinden korunmanın bir yolu olmuştu. Hatta İtalyanlar, Yunan işgal bölgesinden kaçan halka yardım ediyorlardı. Bu durum İtalyanlara karşı duyulan tepkiyi azaltıyordu.
İtalyanların işgal ettiği yerlerden çekilme kararı Milli Mücadelenin gücünün ve kararlılığının ortaya çıktığı 2. İnönü savaşı sonrasında alındı. Ancak arkasından gerçekleşen Kütahya-Eskişehir Muharebesinde Türk birliklerinin Yunanlar karşısında yenilgiye uğraması üzerine İtalya çekilme işlemlerini durdurdu. Sakarya Savaşından sonra Kurtuluş Mücadelesinin başarıya ulaşacağı ortaya çıkınca İtalyanlar işgal ettiği bölge ve şehirlerden kesin olarak çekildi. Böylece İtalyanların işgal ettiği şehirler ve bölgeler düşman işgalinden kurtulmuş oldu.
Bu cemiyetin iki cephe ve mahiyeti vardı.
Biri aleni cephesi ve medeni teşebbüslerle İngiliz himayesini talep ve temine yönelik mahiyeti idi.
Diğeri gizli tarafı idi. Asıl faaliyet bu tarafta idi.
Memleket dahilinde teşkilat yaparak isyan ve ihtilal çıkarmak, milli şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi hainane teşebbüsler, cemiyetin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi.
Atatürk'ün İngiliz Muhipleri Cemiyeti hakkında sözleri. Bu cemiyete üye olanlar arasında Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Ali Kemal, Adil ve Mehmet Ali Beyler ve Sait Molla bulunuyordu.
Anlayacağınız, hain çoktu
Nutuk
