Hoş geldin İsmet. Hoş geldin. Ne iyi ettin geldin!
Bugün çok memnunum İsmet. Hem ne iyi ettin de çabuk geldin...
İstanbul'daki meclisin İtilaf devletleri tarafından dağıtılışından sonra Mustafa Kemal tüm yurda telgraf çekip bütün vatanseverlerin acilen Ankara'ya gelmesini ve Ankara'da yeni bir meclis kurulması gerektiğini söyler.
Bunun üzerine vatanseverler Ankara'ya doğru hareket eder
Şevket Süreyya Aydemir anlatıyor:
9 nisan 1920 günü Ankara'ya vardılar. Kendilerine parlak bir karşılama töreni tertip edildi. Adapazarı-Bolu, üzerinden Ankara'ya gelen karayolunda ve Ankara dışında, kalabalık bir karşılayıcılar kütlesi misafirleri bekliyorlardı. Ankara halkı bu karşılama törenine geniş ölçüde katılmıştı.
Efeler, atlılar, esnaf cemiyetleri gene ayaktaydı. Mustafa Kemal, karşılayıcıların başındaydı. Nihayet yolcular göründüler. Yaklaşıldı. Karşılaşıldı. El sıkışmaları, sarılmalar, kucaklaşmalar arasında meydan karıştı.
Istanbul'dan bu kafileye yolda katılan bir yolcu, bu kalabalığın dışında, kendi başına, olanları hoş gören bir tebessümle seyrediyor, fakat kalabalığa karışmıyordu. Sırtında er elbisesine benzer bir elbise vardı. Sakin, güler yüzlü, biraz ufak tefek, hatta biraz çekingen bu yolcu, kalabalıklar, gidip gelenler, sarılanlar, kucaklaşanlar arasında, biraz yalnızdı. Biraz kaybolmuş gibiydi. Fakat ortada sağa sola seğirten, etrafı araştıran ve onu bekleyen biri vardı: Mustafa Kemal...
Mustafa Kemal boyuna soruyordu, arıyordu:
- Canım İsmet nerde? Canım hani ya İsmet?..
Evet, bu yalnız, ufak tefek, gösterişsiz yolcu, Albay İsmet Beydi. Yarınki İsmet İnönü...
Nihayet Mustafa Kemal onu gördü. Hızla yürüdü. Ellerini yakaladı:
"Hoş geldin İsmet. Hoş geldin. Ne iyi ettin geldin!
Bugün çok memnunum İsmet. Hem ne iyi ettin de çabuk geldin..."
Albay İsmet, hemen hemen konuşmuyor gibiydi. Ama «hiç eksilmeyen tebessümüyle» gözleri gene ışıl ışıldı...
Güzel sanatların hepsinde ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu, yapılmaktadır.
Ancak. bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk müziğidir.
Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü müzikte değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.
TBMM 4. Devre, 4. Toplanma yılı açılış konuşması
Biz bu milleti, bugünkü şeklinden daha yüksek mertebelere çıkarmakla mükellef adamlarız.
Bu yükseliş, yalnız ve yalnız meydan muharebelerinde kazandığımız şereflerle olamaz. Bu, buna kafi değildir.
Asıl yükseliş iktisat sahasında yükseliş olacaktır.
Atatürk'ün plağa kaydedip Celal Bayar'a hediye ettiği konuşmasından...
Celal Bayar bu plağı 'Atatürk İnkılap Müzesi'ne hediye etmişti. Plak halen müzede camekan içinde durmakta ve yanında, üstünde 'Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal'in Mahmut Celal Bey'e armağanı; 1934 yazılı matbu bir kağıt görülüyor.
Plak bir gramofona yerleştirilip çalındığı zaman Atatürk'ün malum gür sesi duyuluyor.
Plağı dinlemek için tıklayın:
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir.
Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir.
Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Atatürk'ün Eskişehir Mutasarrıflık Dairesi'nde yaptığı konuşmadan
Bugün, geçmişten kuvvetliyiz! Bugün, geçmişe oranla daha büyük bir hayati kabiliyete ve kudrete sahibiz.
Bu üstünlüğü yapan nedir? Bunun hakiki sebepleri iki düsturun anlamında saklıdır.
Bu düsturlardan birisi Misakı Milli, ikincisi hakimiyeti kayıtsız şartsız milletin elinde tutan Teşkilatı Esasiye Kanunu'muzdur.
Meclisin dördüncü toplantı yılı açılış konuşması