İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez; millet ve devlet şeref ve bağımsızlığı temin edilemez.
İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur.
Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar.
Nutuk
Türk Tarihi, Türk ırkını ancak müspet ilim belgeleriyle bulur. Türk dili bunlardan en önemlisidir.
Atatürk'ün 3. Türk Dil Kurultay'ı için hazırladığı Nutuk
Gerçek vatandaş nerede ve ne durumda olursa olsun, serbest konuşmalı, kafasından geçen, vicdanından gelen şeyleri söylemeli.
İsterim ki, bütün vatandaşlar böyle serbest konuşsunlar.
Karşısındaki Cumhurbaşkanı bile olsa, düşüncelerini açıklamaktan çekinmesinler.
Cemal Granda anlatıyor:
Atatürk arkadaşlarıyla beraber 1930 yılında Beyoğlu'nda Tünel ve Galatasaray arasında Madam Vera isimli bir Beyaz Rus'un işlettiği Eden isimli bir lokantaya akşam yemeğine gider.
Yemekten sonra yan masadaki iki genç Atatürk'ün dikkatini çeker ve onları yanına çağırır. Bunlardan biri ünlü ressam İbrahim Çallı, diğeri ise arkadaşı Hüsamettin Kavalalı'dır.
Aralarındaki sohbette Atatürk bu sözleri söyler.
Atatürk, Madam Vera'nın yerine sürekli giderdi. Bir gün Vera kendisine zor durumda olduğunu, bankanın kendisine kredi vermediğini söyleyip, yardım rica etmişti.
Atatürk, ortağı olduğu İş Bankası yönetimine bir not yazıp bu sorunun çözülmesini istedi.
İş Bankası, Atatürk'ün bu notuna rağmen Vera'ya kredi vermeyi kabul etmedi.
Beni İstanbul'dan Samsun'a götüren vapur Boğaziçi'ni terk ederek Karadeniz'e girerken İstanbul ufuklarına baktım ve orada her türlü müdafaadan men edilmiş, kalp ve vicdanları kan ağlayan, dimağları yanan İstanbul halkı için ağladım, gözlerim yaşardı.
Fakat bu sevgili kardeşlerin mutlaka kurtulacağına o kadar emindim ki, bu emniyet benim için avunma sebebi oldu.
Atatürk'ün Yunus Nadi'yle yaptığı konuşmadan...
Cahil gericiler Cumhuriyet adliyesinin pençesinden kurtulamayacaklardır.
Hadiseye dikkatimizi bilhassa çevirmemizin sebebi dini, siyaset ve herhangi bir tahrike vesile etmeye asla müsamaha etmeyeceğimizin bir daha anlaşılmasıdır.
Meselenin mahiyeti esasen din değil, dildir. Kati olarak bilinmelidir ki, Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında hakim ve esas kalacaktır.
Bursa'da ezanın Türkçe okunmasına karşı çıkan bir grubun gösteri yapması üzerine Atatürk'ün Anadolu Ajansı'na verdiği beyanat.
Atatürk'e göre ezanın Arapça yerine Türkçe okutulması tamamen bir "dil meselesiydi". Ona göre Türkçe, Türk'ün hayatının her alanında hakim olmalıydı.
