Ordularımız 9 Eylül 1922 sabahı İzmir'imizi ve yine 9 Eylül 1922 akşamı Bursa'mızı muzafferen kurtardılar.
Akdeniz, askerlerimizin zafer teraneleriyle dalgalanıyor.
Asya imparatorluğuna yeltenen küstah bir düşmanın muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanları ile kumanda heyetleri, günlerden beri Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin harp esiri bulunuyorlar.
Atatürk'ün, İzmir'in kurtuluşundan 3 gün sonra millete beyannamesi.
İlerleme ve yenilenme inkılapları, toplumumuzun olgunlaşmasıdır.
Mücadelemiz çok çetin oldu. Lakin henüz başlangıçtayız. İmparatorluktan miras aldığımız şey harap bir memleketten ibarettir.
Şöyle bir benzetme yapayım: Vefat eden bir babadan oğullarına bir ev kaldı farz ediniz. Ev o kadar harap, o kadar harap ki, mutlaka esaslı bir tamire muhtaç. Buna ise para lazım.
Varisler bu halden memnun olurlar mı sanırsınız? İşte bulunduğumuz vaziyet.
Vaktiyle Osmanlı sultanları halkın en iyi unsurlarını imparatorluğun uzak kısımlarına, sınırlara harbe gönderirlerdi. Geriye kalan ikinci derecede kabiliyet sahibi olanları ise öldürünceye kadar çalıştırırlar ve bunların emek mahsulünü hemen bütünüyle gasp ederlerdi. Halk bu yüzden daima fakir bir halde kaldı.
Atatürk'ün, ABD ticaret müsteşarı Dr. Klein'la görüşmesinden.
Dr. Klein o tarihte Amerika Birleşik Devletleri Maliye Bakanlığı müsteşarıdır. 5 Kasım 1930'da Türkiye'ye gelmiş, on gün yurdumuzda kalmıştır. Bu gezi sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) ile bir saat yirmi dakika süren bir görüşme yapmıştır.
Klein, Ankara'yı ziyaretinden ve gördüğü bayındırlık eserlerinden hayrete düştüğünü söyler. Gazi Orman Çiftliği'ni gezdiğini ve çiftliğin kendi gözünde yeni Türkiye'nin ruhunu gösterir bir timsal ve memleketin hangi sahalarda yürümek istediğini gösterir canlı bir vesika olduğunu, çok övücü ve çok samimi bir lisanla söyledi ve sözlerine devam ederek şöyle söyler:
Genel olarak Türkiye'de gördüklerim iki kelime ile özetlenebilir: Hayret ve takdir. On sene gibi kısa bir müddet zarfında Türkiye'de çok esaslı, çok büyük, çok muvaffakiyetli işler yapılmıştır. Bunlara hakim olan isabetli bakışı, cesareti, hayretle, takdirle selamlamamak mümkün değildir.
Atatürk de bu sözlerle cevap verir.
Arazisi ziraata müsait olmadığından ticaret ve çay, portakal, mandalina, fındık gibi mahsulleri geliştirmek icap ediyor.
Bilhassa Rize-Erzurum karayolunun inşası bu mıntıkaya daha geniş faaliyet sahası ve refah temin edecektir.
Atatürk'ün Rize seyahati sonrasında başbakan İsmet Paşa'ya gönderdiği telgraftan.
Bolşevik kuramının Rusya'da uygulanmış şekline bakalım: Bütün Rus milleti içinden işçi, deniz ve kara kuvvetlerinden ibaret bir azınlık ekonomik esaslara dayanan, komünist partisi adı altında birleşerek, bir diktatörlük meydana getirmişlerdir.
Amaçlarında, millî değildirler. Kişisel özgürlük ve eşitlik tanımazlar. Halk egemenliğine saygıları yoktur. İçeride çoğunluğu, zorlama ve baskı ile görüş noktalarına uymaya zorlarlar; dışarıda propaganda ve ihtilâl örgütü ile, bütün dünya milletlerine kendi ilkelerini yaymaya çalışırlar.
Halbuki, hükümet kurmaktan amaç, evvelâ, bireysel özgürlüğün teminidir. Bolşevik hükümet şeklinde istibdat niteliği görülmektedir.
Bir toplumu, bir kısım insanların görüşlerinin, zorla, esiri ve düşkünü yaşatmak şekline, doğal ve uygun bir hükümet sistemi gözüyle bakılamaz.
Komünizm hakkında
Vatandaş için Medeni Bilgiler