Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri; fakat bu ihtiraslar, yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddi emellerin tatminiyle ilgili değil.
Ben bu ihtirasların gerçekleşmesini vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da liyakatle yapılmış bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum.
Bütün hayatımın prensibi bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu muhafaza etmekten geri kalmayacağım.
Atatürk'ün Madam Corinne'e mektubu
Şimdi bizzat vali vekaletini üstleniniz ve bütün askeri kuvveti ve mülkiyeyi elinize almaya tamamen yetkilisiniz.
Gelmekte olan valiyi derhal tutuklattıracak tedbirleri süratle alınız, icraatınıza fiilen engel olanlara karşı tereddütsüz silah kullandırınız.
Atatürk'ün Kastamonu'ya giden Miralay Osman Bey'e verdiği emir.
Millî Mücadeleyi cephe gerisinden destekleyen, malzeme ve moral bakımından takviye eden en önemli yörelerden biri de, Kastamonu yöresiydi.
Kastamonu'da Vali bulunan İbrahim Bey İstanbul'a çağrılmış ve tutuklanmıştı. İstanbul hükümeti onun yerine yeni bir vali atadı. Bunun üzerine Mustafa Kemal hemen Ankara'da bulunan Ali Fuat Paşa'dan Kastamonu'ya güvenilir bir subayın gönderilmesini rica etti.
Bölgeye Albay Osman Bey gitti. Ama ne var ki 16 Eylül 1919'da bölgeye gider gitmez vali vekili ve Jandarma komutanı tarafından gözaltına alındı. Sonrasında vatansever subaylar sayesinde serbest bırakıldı.
Gece Atatürk'le aralarında bir konuşma geçti. Ve Atatürk kendisine görseldeki emri verdi.
Osman Bey bölgeye hâkim olduktan sonra hükümet konağında halka hitap ederek başından geçen olayları anlattı ve Kuva-yı Milliye’nin vatan savunmasındaki öneminden bahsetti.
Bu toplantıdan hemen sonra Kastamonu’da görev yapan makineli tüfek yüzbaşısı Şevket Bey ve etrafındaki güvenilir adamları Kuvayı Milliye ile birleşme yolunda and içtiler ve Miralay Osman Bey Kastamonu’da
bulunduğu süreçte ona tam destek verdiler.
Hakkı Bey haklı!
Ben de saraya gideceklerden değilim.
Padişahlarınkine benziyen merasime lüzum yok.
Hakkı Kılıçoğlu, Hür Fikir isimli gazetede Atatürk'ün bazı törenlerdeki halini beğenmediği için sert bir dille eleştirmişti ve yazısını "Bu yol saltanat yoludur, saraya gider, biz artık saraya gideceklerden değiliz!" diyerek bitirmişti.
Bu durumu hemen Atatürk'e ilettiler ve şikayet ettiler. Atatürk, Hakkı Bey'i haklı buldu. Özeleştiri yaptı. Ve Meşrutiyetten beri en ilerici aydınlardan biri olduğunu bildiği Hakkı Kılıçoğlu için Atatürk kendisine şikayete gelenlere görseldeki sözleri söyledi.
Hakkı Kılıçoğlu 1924 yılında Mustafa Kemal'in isteğiyle Hür Fikir gazetesini kurmuş ve 1927-46 yılları arasında CHP milletvekilliği yapmıştı.
İki büyük cihanın buluştuğu noktada, Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul, bütün vatandaşların kalbinde yeri olan bir şehirdir.
Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda İstanbul halkı temsilcileriyle konuşmasından
Efendiler, yeryüzünde üç yüz milyonu aşkın İslam vardır. Bunlar ana baba, hoca terbiyesiyle eğitim ve ahlak almaktadırlar. Fakat maalesef hadisenin hakikati şudur ki bütün bu milyonlarca insan kitleleri şunun veya bunun esaret ve zillet zincirleri altındadır.
Aldıkları manevi eğitim ve ahlak onlara bu esaret zincirlerini kırabilecek insani meziyeti verememişıir, veremiyor. Çünkü eğitim hedefleri milli değildir.
