Yıllar
Konular
Favoriler

İnsan bilmediği işe burnunu sokmamalı!

Mustafa Kemal Atatürk - 2 Şubat 1938
Buraya tıklayarak sayfayı yenileyin ve her yenilediğinizde Atatürk'ün bir başka sözüyle karşılaşacaksınız
X

Tamburi Selahattin'in tamburunun akortunu düzeltirken bir teli koparması üzerine Atatürk'ün söyledikleri.

Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu anlatıyor:

Tamburi Selahattin çalarken Atatürk pek enginlere dalmıştı. Birdenbire ürperir gibi oldu. Selahattin'e işaret etti: 'Dur' diye bağırdı. 'Bu akort bozuk... La ve si kulağıma yabancı geliyor. Ver bana tamburu.'

Selahattin hürmetle doğruldu ve bir mihraba mukaddes bir kitap koyar gibi tamburunu Şefin asabî parmakları arasına bıraktı. Bu parmaklar teller üzerinde bir iki dolaştı. Sonra mandallardan bir ikisini sıkıştırdı. Fakat üçüncü bir hareket Şefin dudaklarında bir hayret nidası çıkarttı:

'Vaaay!..'

La teli mi, si teli mi, hangisiyse işte biri kopuvermişti.

'Ne yapacağız şimdi? Başka tel yok mu?'

'Yanımda yok, fakat otelde var!

'Güzel... getirt.'

Yüzünde komşu çocuğunun oyuncağıyla oynarken kazaen oyuncağı kırmış bir yavrunun masum hicabı belirdi.

Vaziyeti korumak ister gibi, hatta hatasının affedilmesini istiyormuş gibi etrafına bakındı.

Orgeneral Cebesoy'a hitap etti:

'İnsan bilmediği işe burnunu sokmamalı.'

Fakat bu derece tevazuu da kendine yediremedi. Ani bir rücu ile:

'Mamafih...' dedi,' hepiniz de farkına vardınız ki akordu bozuktu'."

Kaynak: Can Dündar - Sarı Zeybek, s.13

Subaylık demek, kendi canını feda etmeyi katiyen göze almış olmak demektir.

Bir subay, sanatı adına, hayat ve mevcudiyetine hiç ehemmiyet vermeyecektir.

Subay, hayat ve rahatın hiç düşünülmemesi icap edince rahat ve hayatını feda etmeyi bilecektir.

Namus borcu budur.

Mustafa Kemal Atatürk - 1914

Atatürk'ün Nuri Conker'e mektubu

Kaynak: Atatürk'ün Bütün Eserleri 1. Cilt, s.167

Bütün Anadolu'yu, hürriyet ve bağımsızlığına aşık bütün memleket evladını ve bugünkü mazlum İslam ruhunu temsil eden Büyük Millet Meclisi, İstanbul'un malul ve hürriyetten mahrum bir heyetine tabi olmayı hiçbir zaman kabul edemez.

Mustafa Kemal Atatürk - 4 Şubat 1921

Atatürk'ün İstanbul'da bulunan Tevfik Paşa'ya telgrafı

Kaynak: Atatürk'ün Bütün Eserleri 11. Cilt, s.31

Efendiler, medeni olmayan insanlar medeni olanların ayakları altında kalmaya maruzdurlar.

Mustafa Kemal Atatürk - 10 Ekim 1925

Akhisar Türk Ocağı'nda halka nutuk

Kaynak: Atatürk'ün Bütün Eserleri, 18. Cilt, s.46

Güney vilayetlerinizin uğradığı felaket sebebiyle İtalyan halkının yasına Türk halkı tamamen katılmaktadır.

Milletimizin hislerine tercüman olarak. Türkiye Milli Meclisi 30 Eylül 1920 celsesinde, zarar gören bölgelerin çabuk kurtarılması için temennilerini sunmaya karar verdi.

Meclis'imizin hislerine kendi üzüntülerimi ve temennilerimi de ekleyerek derin saygılarımı sunarım, Sayın Başkan.

Mustafa Kemal Atatürk - 1 Ekim 1920

Atatürk'ün 7 Eylül 1920 Garfagnana Depremi nedeniyle İtalya başkanına gönderdiği mesaj.

Şimdi bu çok ilginç, çünkü o tarihte İtalya, Türkiye'yi işgal etmişti. Yani düşmanımızdı. Ama Atatürk yine de böyle bir telgrafı yolladı.

Bunun temel nedeni ortak düşmanın Yunanlılar olmasaydı.

İtalyanlar Antalya, Konya, Menteşe bölgesi, Fethiye, Bodrum, Marmaris ve Kuşadası'nı işgal etti. Sonra Söke, Afyon, Akşehir ve Çine'ye yöneldiler. Sonra ise Burdur ve İsparta işgal edildi.

Isparta’da İtalyan işgaline karşı ciddi bir tepki ortaya çıktı. İşgale karşı miting tertip edildi. Halkın tepkisi konusunda hassas olan İtalyanlar buradan vazgeçerek, tüm güçlerini Burdur’a yöneltti.

1. Dünya Savaşından sonra Anadolu’daki Fransız, Ermeni ve Yunan işgallerine karşı ciddi bir halk direnişi olmuşken, İtalyan işgallerine karşı bölge halkından ciddi bir karşı koyma gerçekleşmemiştir. Bunun sebeplerinden birisi İtalyanların halka çok iyi davranıp kalplerini kazanmaya çalışmasıdır. Hastane açıp bölge halkını tedavi ediyorlar, köylülere işlerinde yardım ediyorlardı. İtalyanların işgal ettiği yerlerde halka iyi davranılması ciddi bir direnişin çıkmamasının en önemli sebeplerinden birisidir.

Damar Arıkoğlu anılarında "Hiçbir şeye karışmamışlar, ellerinden geldiği kadar halka hoş görünmeye çalışmışlardı. Konya'da Mevlevilere gerekli saygıyı göstermeye özen göstermişlerdi. Ülkeye zarar verecek ve halkı üzecek hiçbir harekette bulunmadılar" diye anlatır.

Burdur'da bir dispanser açıp halkı ücretsiz tedavi etmeye başladılar ve çocuklara İtalyan çikolataları hediye edip halkı kendi yanlarına çekmeye çalıştılar.

Bir diğer önemli sebep bölge halkı açısından İtalyanların Yunan işgallerine karşı bir nevi kalkan görevi görmesidir. Yunanlar, İtalyanlarla hemen hemen aynı dönemde İzmir ve çevresini işgal ederek, Ege’nin iç bölgelerine doğru ilerlemeye başlamışlardı. Yunan askerleri halka kötü muamele ediyorlardı. İtalyanların işgal ettiği bölgelere Yunan askerleri girmediği için, bu durum halk açısından Yunan işgalinden korunmanın bir yolu olmuştu. Hatta İtalyanlar, Yunan işgal bölgesinden kaçan halka yardım ediyorlardı. Bu durum İtalyanlara karşı duyulan tepkiyi azaltıyordu.

İtalyanların işgal ettiği yerlerden çekilme kararı Milli Mücadelenin gücünün ve kararlılığının ortaya çıktığı 2. İnönü savaşı sonrasında alındı. Ancak arkasından gerçekleşen Kütahya-Eskişehir Muharebesinde Türk birliklerinin Yunanlar karşısında yenilgiye uğraması üzerine İtalya çekilme işlemlerini durdurdu. Sakarya Savaşından sonra Kurtuluş Mücadelesinin başarıya ulaşacağı ortaya çıkınca İtalyanlar işgal ettiği bölge ve şehirlerden kesin olarak çekildi. Böylece İtalyanların işgal ettiği şehirler ve bölgeler düşman işgalinden kurtulmuş oldu.

Kaynak: Atatürk'ün Bütün Eserleri 10. Cilt, s.24

Veritabanında
717 söz
bulunuyor.
Arama
Görüş Bildir

ve Arasında