Kara taassup seni parçalamaya bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin.
Falih Rıfkı Atay anlatıyor:
Atatürk sağ iken, büyük İslam kongrelerinden birine biz de çağrılmıştık.
Kongre Mekke'de toplanacaktı. Atatürk'ün bir delege göndermeye razı olup olmayacağını merak ediyorduk.
Hiç tereddütsüz karar verdi. Türklüğünden kibir denecek kadar gurur duyan büyük adam, milleti ile aynı dinden olanları da gerilik ve kölelikten kurtulmuş görmek için elinden geleni yapmak istemiştir.
Müslümanlık yeniden şereflendikçe nasıl Türklerin bunda manevi bir hissesi olacaksa, on milyonlarca Müslüman ya geri, ya köle kaldıkça bundan Türklere de bir utanç payı düşmemek ihtimali var mı idi?
Biliyordu ki Mekke'ye şapka ile gidilemez. Amma daha iyi biliyordu ki başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştireceğini zanneden bir cemiyet de ne gerilik, ne de kölelikten sıyrılabilir. Milletvekillerinden Edip Servet Tör'ü çağırdı:
Mekke'ye gidip beni temsil edeceksin. Türksün ve Müslümansın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri medenileşmekten alıkoyan bâtıl itikatları yıkmak için Mekke'ye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamaya bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin.
Edip Servet Tör, Mekke'ye şapka ile girdi. Müslüman delegelerinin en fazla itibarlısı o idi. Kongrenin sonuna kadar, Mustafa Kemal mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında, Kemalist Türkiye'yi efendice temsil etti.
Zavallı Talat Paşa, kendisinin bir çapkın Ermeni kurşunuyla Berlin sokaklarında yere serildiğini işittiğim zaman ne kadar üzülmüştüm
Atatürk'ün 1926 yılında Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayınlanan 1. Dünya Savaşı hatıralarından..
1914-1919 yılları arasında Atatürk'ün yazdığı bu notlar, 1926 yılında Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayınlandı.
Biz bu milleti, bugünkü şeklinden daha yüksek mertebelere çıkarmakla mükellef adamlarız.
Bu yükseliş, yalnız ve yalnız meydan muharebelerinde kazandığımız şereflerle olamaz. Bu, buna kafi değildir.
Asıl yükseliş iktisat sahasında yükseliş olacaktır.
Atatürk'ün plağa kaydedip Celal Bayar'a hediye ettiği konuşmasından...
Celal Bayar bu plağı 'Atatürk İnkılap Müzesi'ne hediye etmişti. Plak halen müzede camekan içinde durmakta ve yanında, üstünde 'Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal'in Mahmut Celal Bey'e armağanı; 1934 yazılı matbu bir kağıt görülüyor.
Plak bir gramofona yerleştirilip çalındığı zaman Atatürk'ün malum gür sesi duyuluyor.
Plağı dinlemek için tıklayın:
Bu cemiyetin iki cephe ve mahiyeti vardı.
Biri aleni cephesi ve medeni teşebbüslerle İngiliz himayesini talep ve temine yönelik mahiyeti idi.
Diğeri gizli tarafı idi. Asıl faaliyet bu tarafta idi.
Memleket dahilinde teşkilat yaparak isyan ve ihtilal çıkarmak, milli şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi hainane teşebbüsler, cemiyetin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi.
Atatürk'ün İngiliz Muhipleri Cemiyeti hakkında sözleri. Bu cemiyete üye olanlar arasında Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Ali Kemal, Adil ve Mehmet Ali Beyler ve Sait Molla bulunuyordu.
Anlayacağınız, hain çoktu
Nutuk
Bugün Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en önemli meselelerden biri, kadın ve erkek arasında kanuni ve toplumsal tam eşitliği temin etmektir.
Kadınlarımız, bağımsızlık savaşı sırasında cesaret ve fedakarlığın en üstün vasıflarını sergilediler. Eğitim almaya ve öğrenmeye çok istekliler ve hatta bazıları şimdiden ilim ve edebiyat sahalarında muvaffakiyetler kazanıyor.
Kadınlar da artık Anadolu'nun her tarafında pek çok sanayi müesseselerinde çalışıyor. Kadının zorla köşeye çekilmesinin aile yaşamını mahvettiği yerde hiçbir ilerleme mümkün değildir.
Atatürk'ün The New York Herald gazetesine verdiği röportaj
