Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur.
Asla değişmeyeceği iddia edilen hükümler hakkında
Alacağımız kararlarda halk eğilimini elbette gözönünde tutacağız.
Mutlaka bu eğilimlere karşı hareket etmeyeceğiz.
Fakat eğer prensiplerimiz bahis konusu ise, başımızı veririz, prensiplerimizden fedakarlık etmeyiz.
Paşa, biliyor musun, ben Cumhurbaşkanlığını bırakıp Hatay'a çete reisi olacağım.
Fahrettin Altay'ın anısından
" 1937 yılında Ocak ayında İstanbul'a gelen Atatürk beni Park Otel'e çağırttı. Gittiğimde kendisini sıkıntılı bir halde buldum. Biraz da terli idi. İç salona geçtikten sonra balkona çıktı; sert rüzgarın karşısına göğsünü vermişti. Saçları rüzgardan uçuşuyor ve o dalgın dalgın Marmara'yı seyrediyordu. Mutlaka kafasını kurcalayan bir şey vardı. Üşütmesinden korktuğum için:
'Hava çok sert, soğuk alırsınız, içeri buyrun'
Bunun üzerine Atatürk, Fahrettin Altay'a döner ve bu sözleri söyler...
Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri; fakat bu ihtiraslar, yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddi emellerin tatminiyle ilgili değil.
Ben bu ihtirasların gerçekleşmesini vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da liyakatle yapılmış bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum.
Bütün hayatımın prensibi bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu muhafaza etmekten geri kalmayacağım.
A Kemal, sen ziraat okudun mu? Hayır.
- Çiftçi misin? Hayır.
- Baban çiftçi miydi? Hayır.
İşte bilmediği işe parasını koyup da kaybedenlere sular bile güler.
Falih Rıfkı Atay anlatıyor: Orman çiftliği kurulduğu yıllarda toprağa ne ekilirse, ölüyordu.
Bir yıldönümü akşamı aşağı ufak köşkün önünde oturuyorduk. Topraklar bomboştu.
Müdür Tahsin Bey bu köşkün önüne bir havuz yaptırmış. O gün, Atatürk bir senelik zararı haber aldığı için düşünceye daldığı sırada, havuzun fiskiyesini açtılar. Meğer Tahsin Bey suyun içine renkli ampuller koydurmuş. Bozkırın bir köşesinde, alaca karanlıkta birdenbire yeşilli, mavili, allı sular fışkırınca, Atatürk güldü ve bu sözleri söyledi.
